ANASAYFA

16 Haziran 2016 Perşembe

Romeo ve Juliet'in Romantik Şehri Verona






Romantik ve Orta çağ yapılarını seviyor ve  merak ediyorsanız İtalya'nın Verona şehri tam sizlere bu olanağı sunar.Tatil fikrinize Verona'yı almanızı tavsiye ederiz.
Verona Veneto bölgesinde bulunan yedi ilin içinde en önemlilerinden biridir. Verona şehri kuzey-doğu İtalya'nin en önemli turizm merkezidir. Bunun başlıca nedeni kültürel,mimari ve tarihi eserleridir, yıl içinde organize edilen birkaç önemli uluslararası fuar ve yaz aylarında Klasik Romalılardan kalma antik Arena da yapımlanan tiyatro ve opera temsilleridir.

Verona'da bulunan tarihî binaların değerleri ve önemleri dolayısıyla Verona şehri UNESCO Dünya Mirasları listesine dahil edilmiştir. Verona'da klasik Roma döneminden kalmış ve Orta Cağdan kalmış eserler bulunmaktadır. Bunların başında yaz mevsiminde açık havada opera ve tiyatro sahnelenmesi için kullanılan Arena adli Romalılardan kalma amfi binası gelmektedir. Orta Çağlarda inşa edilen binalar 1117 deki büyük depremle yıkılmakla beraber, şehrin Romenesk tipi mimariye dayanarak yeniden imar edilmesi Verona'da çok önemli Orta Çağların son dönemlerinden kalmış birçok anıt yapının ve şehir meydanın bulunmasına yol açmıştır. Ayrıca Verona, Romeo ve Juliet'in şehri olarak da bilinir. Bu hikaye, ölümsüz bir aşkın öyküsüdür.Dünyanın en büyük  yazarı  olarak kabul edilen William Shakespeare ünlü bir romanıdır Romeo ve Juliet, sadece Juliet'in evini ve o ünlü balkonu görmek isteyen milyonlarca turist bu şehre gelmektedir...

Verona, Adige nehri tarafından ikiye bölünmüş bir şehirdir  bu yüzden de iki merkez yer alıyor. Şehirde tramvay ya da metro yok. Sadece otobüs  ve tabi fazlasıyla bisiklet le ulaşım sağlanmaktadır.#tatilfikri





10 Haziran 2016 Cuma

Venedik'te Gezmek





Romantikliğin,sanatın başkentidir Venedik, Özellikle balayı çiftlerinin hayali olan şehir suların sığr, ve sarayların tılsımları ile kendini büyüleyici bir güzellik elbisesi giymektedir. Gondolların şairane gezileri ah keşke ressam olasaydım diyen hisleri oluşturur..
İtalya'nın kuzey doğusunda birbirinden kanallarla ayrılmış ve köprülerle bağlanan 118 adanın üzerine kuruludur. Şehir, kıyı şeridi boyunca uzanan Venetian Lagoon bataklığında, Po ve Piave nehirlerinin deltaları arasına kuruludur. Venedik doğal güzelliği, mimarisi ve sanat eserleri ile ün yapmıştır. Bu şehir bütünüyle, deniz kulağı da dahil, Dünya Mirasları listesindedir.

Venedik ismi, milattan önce 10. yüzyılda burada yaşayan Veneti toplumundan gelmektedir. Ayrıca şehir eskiden Venedik Cumhuriyeti'nin başkentiydi.

Venedik Cumhuriyeti Ortaçağlar ve Rönesans dönemi boyunca denizlerdeki en önemli kuvvet olduğu kadar 13. yüzyıldan 17. yüzyılın sonlarına kadar sanatın ve ticaretin merkeziydi. Tarihi boyunca, özellikle Rönesans Döneminde, birçok sanatsal hareket olmuştur. Venedik tarihi boyunca senfonik müzik ve operanın gelişiminde önemli rol oynayan, aynı zamanda Antonio Vivaldi'nin doğduğu şehirdir.

Venedik'te Konaklama Yapabileceğiniz Otellerin Listesi İçin Tıklayınız 

Saraylar
Türk Hanı (Fondaco dei Turchi)
13. yüzyılın ilk yarısında Giacomo Palmier tarafından inşa edilmiş bir saray. Türk Hanı, Büyük Kanal'ın sağ tarafında San-Marcuola İstasyonu'nun karşısında bulunmaktadır.
Venedik'in en eski saraylarından birisi olan Türk Hanı kıvrımlı bağlantıları ve ince sütunları ile Bizans mimarisinin tipik bir örneğidir. 1621'den itibaren Türk tüccarlar sarayı ticaret merkezi olarak kullanmaya başladılar. 1838'e kadar olan bu süreçte orada ikamet eden Türkler binaya bir cami ve hamam inşa etmişler ve sarayın mimarisini kısmen değiştirmişlerdir. Ayrıca 19. yüzyılın ikinci yarısında başlayan restorasyon çalışmaları esnasında sarayın üst kısmına kubbe biçimde eklemeler yapılmıştır. Saray 1923'ten beri Venedik Doğa Tarihi Müzesi (Museo di Storia Naturale di Venezia) olarak kullanılmaktadır.

Alman Hanı (Fondaco dei Tedeschi)


 Akdeniz veya Balkanlar üzerinden gelen malları Avrupa'nın içlerine götürecek Alman tüccarlar tarafından kullanılmış handır. First constructed in 1228 senesinde inşa edilmiş yapı yangın ile yıkılması sonrasında 1505-1508 seneleri arasında yeniden inşa edilmiştir.


Düka Sarayı (Palazzo Ducale), gotik tarzda yapılmış ve Venedik dükaları tarafından kullanılmış saraydır. Dükalık sarayı olmasının yanında Venedik Cumhuriyeti'nin siyasi merkezi konumundaydı. Napolyon işgaline kadar siyasi kurumlara da ev sahipliği yapmıştır. Günümüzdeki saray büyük ölçüde 1309-1424 yılları arasında yapıldı ve oldukça küçük olan bir kale üzerine inşa edildi. Giovanni ve Bartolomeo Bon 1442 yılında Porta della Carta'yı inşa ettiler.

Palazzo Dandolo
Venedik'in asil ailelerinden Dandolo Ailesi tarafından 14. yüzyılın sonunda inşa ettirildi. 16. yüzyılda üç kısıma ayrılan yapı, üç aile üyesi arasında pay edildi. Sahibinin değişmesi sonrasında nihayet 1895'te otel olarak kullanılmaya başlandı 2010 senesinde başrollerini Johnny Depp ve Angelina Jolie'nin oynadığı The Tourist filminin bazı sahneleri burada çekilmiştir. Günümüzde Otel Danieli olarak kullanılmaya devam edilmektedir.

Kanallar
Grand Kanal (Canal Grande) yaklaşık 4 km uzunluğunda, 30 ile 70 m genişliğinde, derinliği 5 metreye varan Venedik'teki en büyük kanaldır. Kanal S şeklinde aktığı için "volta die Canal" olarak isimlendirilir. Grand Kanal'a yaklaşık 45 adet diğer küçük kanallar bağlanmaktadır.

Kanalın sol tarafında San Marco, Cannaregio ve Castello, sol tarafında ise Dorsoduro, San Polo ve Santa Croce bölgeleri bulunur.

Günümüzde Grand Kanal üzerinde 4 köprü bulunmaktadır. İçlerinden en eski olanı Rialto Köprüsüdür. Scalzi Köprüsü ve Accademia Köprüsü nün inşa edildiği 19. yüzyıla kadar "Rialto Köprüsü" Grand Kanal üzerinde iki yakayı birbirine bağlayan tek köprü idi.

Grand Kanal kenarlarında 200'ün üzerinde saray vardır. Saraylarda Gotik, Rönesans ve Barok stiline sıkça rastlanmaktadır. Bazı saraylarda Bizans mimarisi göze çarpar.

Grand Kanal'da ulaşım deniz otobüsleri  ve gondollar ile sağlanmaktadır. Ayrıca deniz taksileri de mevcuttur. Grand Kanalı boydan boya sadece 1 numaralı deniz otobüsü  geçmektedir.

Grand Kanal'da yüzmek para cezasına tabidir. Bu konuda cok sıkı kontroller yapılmaktadır.

Köprüler
Rialto Köprüsü
Venedik kentinin en renkli mekanlarından biridir. Yalnız iki yakayı birbirine bağlamakla kalmaz; aynı zamanda cıvıl cıvıl bir alışveriş mekanıdır. Rialto köprüsünün üzerinde, girişinde ve çıkışında birbirinden güzel cam eşyalar, maskeler, kuklalar, ayakkabı-çanta ve meyve sebzeden tutun da şekerleme ve çöreklere kadar satın alabilecek her şeyi bulabilirsiniz. Bütün bu alışveriş keyfinin ötesinde Rialto Köprüsü'nün üzerinden Grand Kanal manzarası bir harikadır.

Son Nefes Köprüsü (Ponte dei Sospiri )
İç Çekişler Köprüsü veya İşkence Köprüsü olarak da anmaktadır. Düklük Sarayı ile Yeni Hapishane arasında kapalı olarak inşa edilmiş bir köprüdür. İsmini muhtemelen buradan cezaevine giden mahkûmların Venedik'e son kez bakmasından almıştır.


San Marco Meydanı
Venedik'in turistler ve güvercinler tarafindan en çok ziyaret edilen meydanı.
San Marco meydanı 175 uzunluğunda, 82 metre genişliğindedir. Fransız Yazar Alfred de Musset meydan için "Avrupa'nin Salonu", Napolyon ise "Avrupa'nın en güzel şenlik alanı" ifadesini kullanmıştır.Meydanın geçmişi 9. yüzyıla dayanmaktadır. O zamanlar meydan düklerin aldıkları kararları açıkladıkları, Markus kilisesinin önündeki küçük bir alandı. Meydan bugünkü konumuna 13. ve 16. yüzyıllar arasındaki çalışmalar sonucunda ulaşmıştır.Büyük kanal'dan başlandığında (soldan sağa) meydanda sırasıyla şu binalar yer alır: Dükler Sarayı, Porta della Carta, Saat kulesi, Procuratie Vecchie, Procuratie Nove, Campanile ve Biblioteca Marciana.

Meydan aynı zamanda pek çok ünlü ziyaretçileri olmuş olan kahvehaneleri ile de ünlüdür. Meydanın ve İtalya'nın en eski kahvehanesi olan Caffè Florian(en•it) (1720 yılında inşa edilmiştir) pek çok yazar, şair ve müzisyenin buluşma yeriydi. Goethe, Thomas Mann, Marcel Proust, Hemingway ve Mark Twain gibi pek çok ünlü kişiler kahve içmeye oraya giderlerdi. Hatta Richard Wagner Giuseppe Verdi ile karşılaşmamak için meydanın diğer tarafındaki Caffe Lavena'ya giderdi.

Venedik Maske Festivali İçin Tıklayınız 














7 Haziran 2016 Salı

Selanik






Yunanistan'ın ikinci büyük şehridir Selanik, yabancı da değildir . Ege'li iseniz bir çoğunuzun soy ağacında Selanik vardır, Ulu önder Atatürk'ün de doğduğu ve çocukluğunun geçtiği yerdir ..İzmir ile selanik iki kız kardeş gibi birbirlerine benzerler İzmir'e benzerliği tesadüf değildir iki şehrinde yapılanması 1870 li yıllarında Sabri Paşa tarafından yapılmıştır .. Akdeniz'e açılan limanların ticaret şehirleridir .. İzmirdeki kemeraltından Limana uzanan yollar Selanik'te de uygulanmıştır Kordonun ve dokunun benzerliği iki kardeşin olumu gibi,ancak Selanikle İzmir'e aynı ailede doğan ama sonra evlatlık verilen kız kardeş derler. Selanik 19. ve 20 yüzyılın  başlarında çok mübadir vermiştir .. özellikle Ege ve Kapadokya bölgesinin Mustafa paşa bölgesinde yaşamaya başlamışlardır.


Selanik te huzurlu ve sakin olması ile İzmir gibidir .. Bizans kiliseleri, Roma'ya özgü mimari yapıları, Müslüman binaları ve yoğun gece hayatı ile mutlaka görülmesi gereken şehirlerden biri haline geliyor. Mavi bayrak plajlara sahip olan kent, koyu mavi denizi ve yosun kokan sahil şeridinin yanı sıra muhteşem damak lezzetleri ile de misafirlerini ağırlıyor.

Selanik'e gitmeyi planlıyorsanız gezilecek yerlerin başında Ulu Önder Atatürk'ün  doğduğu ev gelmektedir.Atanın evi, şehir merkezine 10 dakikalık yürüme mesafesinde yer alıyor. Oldukça görkemli bir görünüme sahip olan yapı şu anda müze olarak kullanılıyor. Evin içersinde Atatürk'ün balmumundan bir heykeli, çalışma odası ve bazı kişisel eşyaları yer alıyor. her yıl yüzinlerce ziyaretçisi olan evin muhafaza edilmesi ve eşyalarının orjinal olması evin özel değerini arttırmaktadır .Selanik Kalesi,Şehrin tüm güzelliğini ayaklar altına seren kale otantik sokakları ile ilgi odağı oluyor. Kale içerisinde yer alan restoran ve barlarda şehrin manzarası tamamıyla gözler önüne seriliyor.

Antik yapılar içinde en özel yere sahip olan Beyaz Kule oluyor. Selanik’in simgesi olarak bilinen kule, Kanuni sultan döneminde yaptırılan savunma kalesi olarak dikkat çekiyor. Eski tarihlerde hapishane ve garnizon olarak kullanılan kale, sembolik vaftiz töreniyle beyaza boyanıyor ve o günden itibaren Beyaz Kale olarak biliniyor.

Selanik'in en ünlü iki müzesi,Bizans Kültür Müzesi, Bizans’tan kalma eserlerinin fazlalığı nedeniyle UNESCO'nun Dünya Kültür Mirasları arasında yer alıyor. Ayrıca 2005 yılında Avrupa Müze Ödülünü alan müze mutlaka görülmesi gereken yerlerden biri olarak gezi rotasında yerini alıyor. Diğer önemli bir müze ise, Arkeoloji müzesi, Makedon zamanı eserlerin sergilendiği bu müze de oldukça ilginç eserlere ev sahipliği yapıyor. Milattan önce mozole olarak yapılan Rotonda, Bizanslılar tarafından kilise haline getirilmiş, Osmanlılar tarafından da Cami olarak kullanılmış kubbesiyle şehrin en dikkat çeken yapılarından biri oluyor.

Selanikte yemek kültürü Ege yemek kültürü ile aynıdır .. sebze isimleri bile İzmir'deki isimleri ile aynıdır. İstanbul'un doğruduğu iki kardeş biri evlatlık verilmiş gibi . kardeşinden gelen misafirleri beklemektedir .








Meis Adası





Meis (Kızılhisar ) adı ile de bilinen ada Yunanistanın Türkiye'ye en yakın adasıdır. Kaş'a gittiğinizde çok yakınınızda görürsünüz adayı,sadece 2.1 km uzaklıktadır. Yüz ölçümü 7,3 km²'dir.

Adadaki tek yerleşim yeri olan Kastellorizo (Megisti ya da Meis), St. Jean Şövalyeleri'nin buradaki kızıl kayalardan ötürü adaya verdikleri Château-Roux (Kızıl Şato) adının bozulmuş biçimidir. St. Jean Şövalyelerinden sonra ada sırasıyla Mısır, Napoli ve 1512'de Osmanlı egemenliğine girdi. Osmanlılar kısa aralıklar dışında 1915'e değin adayı ellerinde tuttular.[kaynak belirtilmeli] I. Dünya Savaşı sırasında Fransızların eline geçen ada Lozan Antlaşması (1923) ile İtalya'ya verildi. İkinci Dünya Savaşı sonrasında (1948) ise On iki Ada'yla birlikte Yunanistan'a bağlandı.[1]

Az miktarda üzüm ve zeytin yetiştirilen adada en önemli uğraş sünger avcılığıdır. Kıyıları son derece girintili çıkıntılı ve sarp olan adaya yalnızca doğu kıyısından girilebilir. Tek yerleşim de bu kıyıdaki Kastellorizon (Megisti) köyüdür.

Meis Adasında Konaklama Yapabileceğiniz Otellerin Listesi İçin 

Rodos'la feribot ve hava yolu bağlantısı vardır. Bunun dışında her gün Antalya'nın Kaş ilçesinden hareket eden vapurlarla Meis şehrine gitmek mümkündür. Adada bir havaalanı vardır. Adada yalnızca havaalanı ile Megisti arasında otobüs seferleri vardır.

Nüfusu 2000 yılındaki sayıma göre 406 kişidir. Ancak bu rakam yazın 1000'e çıkabilmektedir. Kalıcı nüfus olan 406 kişinin hepsi adada aynı zamanda en büyük yerleşim olan Meis (Osmanlı İmparatorluğu dönemindeki adıyla Megisti) köyünde oturur.

Tatilinizi  Kaş'ta Yapmayı planlıyorsanız Mais adasına geçin ve günübirlik organizasyonlarla şirin adayı gezin ..








Girit Adası





Girit, Tatil fikrinizde yunan adalarını  keşfetme var ise Girit adası  mitolejisi,tarihi ve  doğal güzellikleri ile sizleri beklemektedir . Akdeniz'in 5. büyük adası olan  Girit, Yunanistan’ın en büyük ve en yüksek nüfusa sahiptir.Dünyanın en eski medeniyetlerinden biri olan Minoan Uygarlığının, zaman zaman Girit Uygarlığı olarak da anılmakta, merkezi olmuştur. El değmemiş eşşiz doğal güzelliklerinin, ak denizin en güzel denizinin ve doğa harikası kanyonlarının yanı sıra, Girit özellikle İraklio(Kandiye) ve Hanya gibi tarih ve modernliğin kaynaştığı, Türk ve Venedik dönemlerine ait eserlerin ve yapıların bulunduğu iki büyük ve modern şehri bulunmaktadır. Girit’in en çok ziyaret edilen yerleri Minoan uygarlığına ait arkeolojik kalıntı alanları, Venedik döneminden korunmuş vaziyette kalan Hanya şehri ve limanı, Rethimno (Resmo)’da bulunan Venedik Kalesi, Samaria kanyonu, Hırisi, Elafonisi, Gramvusa ve Spinalonga adaları ve Avrupa kıtasının en büyük palmiye ormanlarının bulunduğu Vai Palmiye kumsalı olarak sıralanabilir.#tatilfikri

Girit'te Konaklama Yapabileceğiniz Otellerin Listesi İçin TIK

Girit Adası etrafında irirli ufaklı adalar bulunmaktadır .. Turizm amaçlıda  kullanılan bu adalar genellikle günübirlik turlarla keşfedebilirsiniz

Girit adası bir çok tarihi olaya  tanıklık etmiş ve günümüze gelebilmiş tarihi kalıntılarıyla oldukça ilgi gören bir adadır.
 En ilgi çeken turistik yerleri arasında Gortis, Faistos ve Knossos''daki arkeolojik sitler, Resmo'daki Venedik kalesi ve Aya İrini, Aradena ve Samarya geçitlerinin doğal güzellikleridir. Girit Adası M.Ö. 3000 ve 1400 yılları arasında Avrupa'da ilk uygarlıklardan birisi olan Minos Krallığının yaşadığı adadır. Girit Adası'nın Yüzölçümü 8,336 km²'dir. 2005 yılındaki nüfusu 650,000'dir. Ada uzunluğu 260 km, genişliğide Litinon burnu ile Diyon burnu arasında olan 60 km.'lik en geniş mesafeden, doğu kısmındaki yerapetre kıstağında 12 km'lik mesafe arasında değişir. Sahil şeridinin toplam uzunluğu ise 1,000 km'dir. Girit adası Yunanistan'ın ortalama 160 km güneyindedir.

Dağlık arazilere sahip olan girit adası sahip olduğu bu özelliği batıdan doğuya doğru uzanan sıradağ zincirlerinden almıştır.Girit Adası Akdeniz iklimi ve yer yer Kuzey Afrika iklimi ile iki farklı iklim kuşağını yaşar, Girit Adası'nda üç büyük havaalanı bulunur. Nikos / Kazancakis Havaalanı, Heraklion / Kandiye Havaalanı, Sitia / Sivil Havaalanı ve Hanya / Daskaloyannis Askeri Havaalanı.

Başkenti Heraklion'dur. Ege denizinin en büyük adasıdır. Batisindaki kithira ve andikithira adaları ile ,doğusundaki kasot,kerpe ve rodos adaları ile birlikte ege denizini güneyden kaplar.
Girit Adası'nn uzunluğu 250km'dir, En geniş yeri 54 km, en dar yeri ise 13 km'dir. Adanın Güney ucu Bingazi’den 325 km, Kuzeydoğu ucu Anadolu’dan 200 km, Kuzeybatı ucu'da Mora’dan 110 km, uzaklıktadır.  En önemli liman ve iskeleleri, kuzey kısmındadır 1204'den 1669'lara kadar Venediklilerin elinde kalmıştır. 1538'de Barbaros hayreddin paşa tarafından adaya çıkılmıştır. Coğrafi yapısı itibarıyla deniz kıyılarından uzaklaştıkça dağ ve kara havası yaşanır. Girit adası zeytinyağı, uzo, souvlaki ve şarap cennetidir. Nüfusu 500.000 civarındadır. tarih boyunca birçok medeniyete ev sahipliği yapmıştır.
Adanın en önemli yerleşim yerleri ve tatil beldeleri malia, chania, agios nikolaos, elounda, ierapetra, plakias, agia galini, matala, sitia, myrtos, agia pelagia, gouves ve lasithi plateau dur. Eski başbakan Andreas Papandreu'nun daha eski başbakan babasının memleketidir.
Var olan ekonominin %40´inin turizme, %50´sinin zeytinciliğe dayalıdır. iki tane üniversitesi bulunur. Girit Adası uzun yıllar Osmanlı ve Venedik Krallıklarından etkilenmiştir. Ancak Osmanlı, Venedik ve İspanyol kültürel zenginlikleri sayesinde değişik ve zengin bir kültür mozaiği bulunmaktadır.

NE YENİR- NE İÇİLİR :
Mutfak konusunda: bize epeyce benziyorlar. Menülerinde, Yunan spesiyali diye geçen yemekler: güveç, dolma, şiş kebap, kabak-patlıcan kızartması, cacık, çeşit çeşit mezeler. Burada: bu yemekler bizim mi, yoksa onların mı tartışmasına girmek istemiyorum.Tek gerçek: Girit’te aç kalmasınız, çünkü yemeklerin çoğu tanıdık. Üstelik porsiyonlarda, oldukça doyurucu.
Girit’te özellikle yenebilecek yemeklerin başında: “gyros” ve “souvlaki” gelmektedir.
Gyros: bu bizlere pek yabancı değil, bizim döner.
Souvlaki ise: evet, o da yabancı değil, şiş kebap.
Kleftaki diye bilinen bir yemekleri, bizdeki kağıt kebabına benziyor. Aliminyum folyoya sarılı bir biçimde sunuyorlar.
Ayrıca: kabak çiçeği dolması yemeden sakın geçmeyin.
Ayrıca: etli olarak da farklı usullerle pişirilen “Maghrata” yemeği (Ege bölgesinde arapsaçı olarak da bilinir) anasonlu tadıyla Girit mutfağının en meşhur lezzetlerindendir.
Bir çoğumuzun adını duyunca irkildiğimiz salyangoz’un yemeği, bu adada çok meşhur. Eğer denemeleri seviyorsanız, yemenizi tavsiye ederim. Hiç te kötü değil.
Bunun yanında: Giritliler “otcu” olmalarıyla tanınırlar. Her çeşit otu yemeleriyle ön plana çıkıyorlar.
Girit mutfağında zeytinyağı demek her şey demek. Onların bir yıllık zeytinyağı tüketimi, kişi başına 30 litre iken, bu oran ülkemizde maalesef yalnızca 1 litredir. Her gittiğiniz restoranda olmasa da çoğunda; masaya oturduğunuzda, hemen zeytinyağı ve karabiber getiriyorlar. Ekmeğinizi, karabiber ekilmiş zeytinyağına keyfe bandırıp yiyebilirsiniz, muhteşem bir lezzet.
Kahvaltıda, yemeklerde, meze olarak hep zeytinyağı kullanılıyor. Zeytinyağı: evlerde, manastırlarda, küçük değirmenlerde, büyük, modern fabrikalarda, çok özel organik çiftliklerde, her zaman her yerde üretiliyor ve tüketiliyor.
İçkilere gelince. Malum bizim rakı, onların “uzo”su. Hiçbir fark yok. Gerçi işin uzmanları, belki aroma farkı yakalayabilirler, ama büyük olasılıkla, siz de ikisinin aynı olduğunu düşüneceksiniz.
Yunanlıların bir çeşit daha rakıları var. Bunun imside: ”tsikoudia”. Bu da, sözüm ona Girit’e özgü bir rakı çeşidi imiş. Ama: bu konularda biraz bilgisi olanlar, bunun da İtalyan’ların mahalli içkisi “grappasına” benzediğini söylüyorlar. Özellikleri mi? Tatsız, saf etil alkol içiyormuş gibi bir tat alıyorsunuz. Boğazınızı yakıyor. Sertliği yüzünden, küçük bardaklarda ikram ediliyor. Bildiğiniz gibi uzun rakı bardaklarında değil.
Burada yani Girit’te: içki olarak denemenizi önereceğim başlıca içki ise: sakız likörü. Bu hafif tatlı liköre bayılacaksınız. Hatta: hediyelik veya daha sonra kullanmak üzere, satın da alabilirsiniz.

NE SATIN ALINIR:
Minos uygarlığına ait figürler, zeytinyağı sabunları, çeşitli otlar en çok satılan hediyelik eşyalar. Rakı bardakları da yaygın, tercihinize göre ilginç gelirse alabilirsiniz. Girit'te malum zeytin çok yoğun. Ama özellikle “delice” zeytinleri var, adaya özgü.

Girit'te Konaklama Yapabileceğiniz  Otellerin Listesi İçin TIK







6 Haziran 2016 Pazartesi

Rodos Adası




Marmaris, Fethiye ve Bodrum'dan ver elini Rodos Adası kültürü dokusu insanları ile bize uzak olmayan  Ege Denizi'nde şirin ada, Oniki Adaların en büyüğü, Yunanistan'ın, Meis adası hesaba katılmazsa, en doğuda bulunan adası, adanın aynı adlı idari merkezi. Türkiye kıyılarının en yakın noktası olan Bozburun Yarımadası'ndan 18 km (11 mil) mesafededir. Rodos şehri Yunanistan'ın Oniki Adalar  idari bölgesinin ve (Sömbeki, Herke, İleki ve Meis adalarını da içeren) Rodos ilinin (nomos) merkezidir.

Dünyanın yedi harikasından biri kabul edilen Rodos Heykeli (Kolossos) MÖ 280 yılında Dorlar tarafından Rodos liman girişinde inşa edilmiştir. Rodos şehrinin Tapınak Şövalyeleri tarafından inşa edilmiş kalesi ve Orta Çağ'dan kalma mahallesi UNESCO Dünya Mirası Listesi'ndedir. Adada ayrıca, Rodos Diagoras Uluslararası Havaalanı ile Rodos şehri arasında kalan kesimde toplanmış 3.500 nüfusluk bir Türk azınlık bulunmaktadır. İç kısımları ormanlıktır ve Türk çamı da denilen Pinus brutia ağaçları kızılçamlar ile kaplıdır. Adanın flora ve faunasının, genel olarak, Yunanistan'ın kalan kısımlarından ziyade Türkiye'nin batı sahillerini andırdığı kabul görmektedir. Adanın kuzey ucundaki Rodos dışındaki en önemli yerleşim, güneydoğu sahilindeki Lindos'tur.

Rodos Adasında Konaklama Yapabileceğiniz Otelleri  İçin 

Coğrafya
Rodos adası mızrak ucu benzeri biçimdedir. 79,7 km uzunluk ve 38 km genişlik ile toplam alanı yaklaşık 1.398 km² dir(540 mil kare).Deniz sahili yaklaşık 220 km dir. Rodos şehri adanın kuzey ucu sonundadır. Antik çağ sitesi ve modern ticaret limanını içerir. Ana havayolu kapısı Diagoras International Airporttur. Havalimanı Paradisi şehrinin 14 km güney batısındadır. Karayolu ağı şebekesi şehirden doğu ve batı sahilleri boyunca yayılır. Ada Rodos geyiğine anayurttur. Petalus yani Kelebekler Vadisinde yazın çok sayıda kelebek toplanır. Attaviros dağı 1.215 metre irtifasıyla adanın en yüksek noktasıdır. Sahiller taş gibi katı iken ada ekilebilir topraklara sahiptir. Burada turunçgiller, şaraplık üzüm, sebzeler, zeytin ağaçları ve diğer mahsüller yetiştirilir. Rodos'un dışında ada küçük köyler ve dinlenme sahilleri ile noktalanır. Bunların içinde Faliraki, Lindos, Arçangelos, Afandu, Koskinu, Embona, Paradisi ve Tiranta sayılabilir. Turizm, adanın birincil gelir kaynağıdır.

Tarih
Antik Zamanlar

1493 yılı ağaç oyma Rodos şehri,Hartmann Schedel
Adaya yerleşim neoklasik dönemde idi,bu kültüre ait az kalıntı olsa bile.

MÖ 16. yüzyılda Girit Uygarlığı adaya yerleşti. Ondan daha sonra Yunan Mitolojisi, yeni bir Rodos ırkı isimlendirdi, Telchines. Rodos ve Danaus (Mitolojik bir karakter) ile ilişkilendiriliyordu. Bazen takma adı Telchinis ile adlandırıldı. 15. yüzyılda Achaeans istila etti. 11. yüzyılda Dorianların gelmesiyle ada gözde olmaya başladı. Daha sonra adanın üç büyük şehri olan; Lindos, Lalyssos ve Kameiros Dorlar tarafından inşa edildi. İstanköy, Knidos ve Halikarnassos ile birlikte. Şair Pindar methiyesinde "Ada, güneş tanrısı Helios ve Rodos perisinin birliğinde doğdu ve şehir onların üç oğlu için isimlendirildi" der. Roda adanın doğal çiçekli bitkisi pembe Hibiscusdur.

Pers istilasının adayı kaplamasının ardından MÖ 478'de Perslerin Atina güçleri tarafından yenilmesi ile Rodos adası şehirleri Atina Birliği'ne (Atina tarafından yönetilen, MÖ 5. yüzyıldaki Yunan şehir devletleri birliği) bağlandı. MÖ 431 yılında Pelepones Savaşı çemberi yardığında Rodos geniş bir şekilde tarafsız kalıyordu. Birliğe bağlı olmasına rağmen savaş 404 yılına kadar sürdü. Fakat Rodos bu zamanda çatışmadan tamamen geri çekildi ve kendi yoluna devam etmeye karar verdi. MÖ 408 yılında şehir devletleri bir ülke oluşturdular ve yeni Rodos'u yeni başşehir olarak adanın en kuzey ucunda inşa ettiler. Onların düzenli planı Atinalı mimar Hippodamus tarafından gözden geçiriliyordu. Mamafih Pelepones savaşları tüm Yunan kültürünü zayıflatmıştı ve istilaya açık tutuyordu. MÖ 357 yılında ada Karyalılar tarafından kral Mausolus tarafından fethedildi. Daha sonra da MÖ 340'da Persler'in eline geçti. Fakat onların dönemi kısa oldu, bu şehir halkı için rahatlatıcı bir durum oldu. Rodos MÖ 332'de Makedonyalı Alexander III ün Persleri yenmesinden sonra büyüyen bu imparatorluğun bir parçası haline geldi. Alexander ın ölümünü takiben onun generalleri krallığı kontrol etme çekişmesine girdiler. Onların üçü Ptolemy, Seleucus ve Antigonus krallığı kendi aralarında bölmeyi başardılar. Rodos, Ptolemies ile ticari ve kültürel bağlarını İskenderiye ile kuvvetlendiriyordu.Ve baraberce şekillendirdikleri Rodos-Mısır birliği Akdeniz'nde ticareti boydan boya kontrol ediyordu. MÖ 3. yüzyılda şehir denizcilik, ticaret ve kültür merkeziyle gelişti ve şehrin parası Akdeniz'in her tarafında dolaşımda idi. Rodos'un meşhur felsefe okulu bilim, edebiyat ve hitabeti İskenderiye'li üstadları ile paylaşıyordu. Tanınmış isimler Rodos'ta bir okul kuran Atinalı hitabet Aeschines, Apollonius of Rhodes (MÖ 3. yüzyıl-MÖ 246, epik şair, bilim adamı ve İskenderiye kütüphanesi direktörü),astronom Hipparchus ve Geminus ve hitabetçi Dionysios Trax. Heykel okulu zenginlik, dramatik stilde gelişti. Ve bu Hellenistic Baraque Hellenistik Barok tarzı olarak karakterize edilebilir.

Rodos Heykeli
Ortaçağ Dönemi
1309'da Bizans çağı, adanın Hospitalier Şövalyeleri (1080 yılında Kudüs'de kurulan ve Saint John kudüs,Rodos ve Malta tarikatı, Malta şövalyeleri, Rodos şövalyeleri ve Malta silahşörlerini içeren bir organizasyon) tarafından zapt edilmesiyle son buldu. Yeni ismiyle Rodos Şövalyeleri yönetimi altında şehir ortaçağ Avrupa ideal modeline göre yeniden inşa edildi.


Rodos şehri içinde şövalye şatoları
Şehrin meşhur anıtlarının çoğunu Palace of the Grand Master Büyük Üstatların Sarayı içerir. Bu dönemde yapılmıştır. Şövalyelerin inşa ettiği bu kuvvetli duvarlar 1444 deki Mısır Sultanı ataklarına ve Mehmed II nin 1480 deki ataklarına karşı koyup ayakta kaldılar. Son olarak Rodos Kanuni Sultan Süleyman'ın 29 Aralık 1522 deki geniş ordusuna karşı yenik düştü. Kalan birkaç şövalyeye Sicilya Krallığı'nda istirahat etmelerine izin verildi. Şövalyeler daha sonra onların operasyon merkezi Malta'ya hareket edeceklerdi. Ada yaklaşık 400 yıl Osmanlı İmparatorluğu mülkiyetinde kalmıştır.

Modern tarih
1912'de Trablusgarp Savaşı sırasında Rodos İtalya tarafından işgal edildi. Rodos, Onikiada'nın diğer adalarıyla birlikte, İtalya'nın 1947'de Paris Antlaşmasını imzalamasıyla beraber Yunanistan'a katıldı. Adada bulunan Türk azınlık 1923'teki Türkiye-Yunanistan Nüfus Mübadelesi sırasında İtalya topraklarında sayıldıkları için mübadeleden kurtuldular. Bu nedenle günümüzde Rodos'ta küçük bir Türk azınlığı bulunmaktadır.

Ulaşım
Ege’nin güneyinde, Muğla ili sınırları içerisinde yer alan turistik bölgemiz Fethiye‘den Rodos Adası‘na yıl boyunca düzenli olarak feribot seferleri yapılmaktadır.

Doğal bir liman olma özelliği sayesinde yatçılık ve deniz taşımacılı konusunda gelişmiş bir yer olan Marmaris, Oniki Yunan Adaları’nın en büyüğü olan Rodos‘a açılan tatil kapısı olmayı başarmıştır. Marmaris’ten Rodos’a düzenli olarak feribot seferleri düzenlenmektedir.

Rodos Adasında Konaklayabileceğiniz Oteller için Tık 










Sakız Adası





Hani ege denizinde İyot kokusu ve Damla sakızı bir tutulur ya, mis gibidir her yer temizlik kokar huzur kokar . Karaburun ve Çeşme'nin karşısındadır Sakız  adası, Adanın kuzeybatısındaki Agios Galas ve güneyindeki Emporios bölgelerinde yapılan kazılar sonucu elde edilen eserler, Sakız Adası’nda yaşamın, neolitik çağlardan (M.Ö.6.000) beri var olduğunu gösterir.

Atina ve Sparta şehirleri arasındaki savaşta, Sakız Adası, özerkliğini ve bağımsızlığını koruyabilmek için bazen Atina bazen de Sparta ile iş birliği yapmıştır.
Büyük İskender tarafından işgali sonucu Helenistik etki altına giren Sakız Adası, M.Ö 2.yüzyıldan itibaren Roma İmparatorluğu’nun müttefiki olmuştur ve bu ilişki Bizans dönemine kadar devam etmiştir.
Sakız Adası 9. yüzyılda Bizans İmparatorluğu’nun hakimiyetine girmiştir. Bu dönemde Arap Devletleri’nin akınlarına karşı kaleler ve kale şeklinde köyler inşa edilmiştir. Bizans mimarisinin en önemli eserleri 11. yüzyılda yapılmıştır ve Nea Moni Manastırı bunlardan biridir.
Cenevizliler, Sakız Adası ve diğer Ege Adaları ile yoğun ticaret yaptıklarından bu bölgedeki egemenliklerini arttırmak istemişlerdir. Bizans İmparatorluğu’nun Sakız Adası’nı Türk korsanlarına karşı koruyamamasını bahane ederek, Cenevizliler 13. yüzyılın ortalarında adayı ele geçirmişlerdir.
Rodos Adası ve Malta Adası’nın fethinden sonra Osmanlı İmparatorluğu 1566 yılında Sakız Adası’nı himayesi altına almıştır. Damla sakızı ve ipek böceği üretiminde söz sahibi olan Sakız halkına Osmanlı İmparatorluğu tarafından büyük imtiyazlar tanınmıştır. 1854-1885 yılları arasında, Sakız Adası halkı, özellikle denizcilikte, uluslararası konjonktürden de faydalanarak, yeni bir ekonomik gelişme yaşamışlardır. Akdeniz ve Karadeniz limanlarından Avrupa’ya ham madde, Avrupa’dan da kumaş ve diğer hazır mallar taşımışlardır.
1912 yılında, Sakız Adası Yunanistan’a bağlanmıştır. Sakız Adası,1913-1922 yılları arası Anadolu’dan büyük bir mülteci kitlesine ev sahipliği yapar. Bu göçmenlerinin çoğu, Yunanistan’daki başka şehirlere götürülünceye kadar, geçici olarak, liman ve kaleye yerleştirilmişlerdir. Günümüzde, Sakız Adası sakinlerinin oldukça büyük bir kısmı, Anadolu’dan gelmiş o göçmenlerin torunlarıdır.

Sakız Adasında Konaklama Yapabileceğiniz Otellerin Listesi İçin 

Sakız Adası ve Damla Sakızı

Damla sakızı, 10. yüzyıldan itibaren adayı ziyaret eden Avrupalı gezginler sayesinde dünyaca meşhur olmuştur. Sakız damlasının kullanımı 14. yüzyılda adayı işgal eden Cenevizliler tarafından başlamıştır. 16. yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu hakimiyetine geçen adada, sakız üreticilerine ve bunu üreten köylere büyük imtiyazlar verilmiştir. Osmanlılar, sakız satışını tekellerinde tutarak adaya ekonomik ve kültürel açıdan büyük katkı sağlamışlardır. Sakız Adası, Osmanlı İmparatorluğu’ndan bağımsızlığını kazanmasının ardından damla sakızı ticareti çok az sayıda bulunan “tüccarların” eline geçmiştir. Detayları İçin Tıklayınız

Sakız Adasında Gezilecek Yerler

Sakız Kalesi 

Sakız Joustinyen Müzesi 

Sakız Nea Moni Manastırı

Sakız Agia Markella Manastırı

Sakız Pyrgi Köyü

Sakız Adası Roket Festivali 

Sakız Adasına Nasıl Gidilir?
Sakız Adası’na Çeşme Ulusoy Limanı’ndan 45 dakikalık kısa bir feribot yolculuğu ile gidilebiliyor. Yaz aylarında her gün, kış aylarında haftanın belirli günlerinde seferler vardır.

Vize
Sakız Adası’nın da içinde bulunduğu çoğu Yunan adalarına vize kolaylığı getirildiğinden Sakız Adası’na gitmek artık daha kolay. Vize almadan feribota biniyorsunuz ve Sakız Adası limanına vardığınızda yetkililer size 35 Avro karşılığında 15 gün süreli TEK girişli vize veriyor. Belki bu kontrol noktalarında biraz yığılma olabiliyor fakat yine de Türkiye’den vize almakla uğraşmak istemeyenler için iyi bir alternatif. İsterseniz  Schengen vizesi alarak da adaya girişinizi yapabilirsiniz.

Sakız Roket Fişek Festivali
Geleneksel Fişek festivali akız adasında artık görsel bir şölene dönüşmektedir İki Kilise arasında yapılan savaşlar köy gençlerinin bir yıl gizli hazırlığı sonucunda festivale dönüşür Festivalle ilgili detaylı bilgi için Tıklayınız 

Sakız Adasında Konaklama Yapabileceğiniz Otellerin Listesi İçin Tıklayınız